Tarih

Göğüste Taşınan Mükâfat: TÜRK NİŞANLARI

emre.ozcan@cubemedya.com'
Yazar: TR Editör

Osmanlılar, devlete yararlı olmuş kişileri onurlandırmanın estetik bir yolunu biliyorlardı: Kıymetli madenlerden yapılmış gösterişli madalya ve nişanlar hediye etmek.

Yazı: MEHMED BİLGİ

1798 yılının yazı… Osmanlı tahtında Üçüncü Selim oturmakta. Akdeniz’de suların kısa süre içinde ısındığı günler. Gelen haberlere göre Napoléon Bonapart Fransa’dan düşer yollara… Hedef, Osmanlı idaresindeki Mısır’dır. Ancak Fransızların hesaba katamadığı bir şey daha vardır: İngilizler.

Mısır özellikle Hindistan’da var olmak isteyen İngilizler için geçiş güzergâhlarında vazgeçilmez bir noktadır. Fransızların eline geçmesindense şimdilik Osmanlı’nın elinde bulunması daha güvenlidir. Osmanlı’nın aldığı çeşitli önlemlere rağmen İngilizler işi şansa bırakmak istemez ve İngiliz Amiral Nelson komutasındaki İngiliz donanması Mısır açıklarına demirler.

İLK LİYAKAT AMİRAL NELSON’A
İşte o günlerde Fransızları büyük bir sürpriz beklemektedir. Zira İngilizler bu önemli noktayı rakiplerine kaptırmayı hiç niyeti yoktur. İki rakip arasındaki mücadelenin galibi İngilizler olur. Haber İstanbul’a ulaştığında büyük bir sevinç yaşanır. Sultan Selim hemen Nelson ve emrindeki askerlere hediyeler gönderilmesini emreder. O güne dek, böyle durumlarda taltif veya mükâfat olarak yabancılara verilen hediyeler, hilat, altın enfiye kutusu veya at ile sınırlı kalırken; bu kez Sultan genel temayüllerin dışına çıkmış ve Nelson’a mücevherlerle süslü bir nişan verilmesini emreder. Avrupa’da eskiden beri askerî ve sivil liyakati mükâfatlandırmak için kullanılan “nişan” böylece Osmanlı’nın hayatına girmiş olur. 

REFORMLA GELEN NİŞANLAR

Osmanlılar çok eski tarihlerden beri başarıyı veya liyakati ödüllendirici hediye olarak bir çeşit kürk olan “hilat”ı kullanıyorlardı. Düzenlenen merasimle yüksek başarı gösteren bir komutan, devlet adamı yahut paşaya hilat giydirilirdi. Ayrıca yine nişana benzer şekilde, sorguç, tuğ, çelenk, avize de takdim edilirdi. Oysa Sultan İkinci Mahmut devrinde bir taraftan Yeniçeri Ocağı kaldırılmış, diğer taraftan da askerî ve idari anlamda bir dizi reformlar yapılmıştı. Bunlardan en önemlisi de kıyafet reformu olmuş; askerî, mülki ve sivil bürokraside geleneksel kıyafetlerin yerini fes, ceket ve pantolon almıştı. Kıyafet reformu beraberinde henüz yeni yeni oturmaya başlayan nişan ve madalya kullanımını da beraberinde getirdi. Zira modern anlamdaki kıyafetlerin üzerine geleneksel bir mükâfat olan hilat, sorguç, tuğ ve benzeri uygun olmuyordu. Bu karışıklığı gidermek için, o güne dek sadece yabancılara verilmiş olan nişan yahut madalyaların Osmanlı vatandaşlarına da verilmesine karar verilmişti.

RÜTBEYE GÖRE

Türk nişanları, verildikleri devre, kişiye ve veriliş sebebine göre değişiklik gösteriyordu. Sultan İkinci Mahmut sonrası her padişah, kendi devirlerinde yeni nişanlar yaptırmışlardı. Ayrıca İkinci Mahmut devrinde yeni askerî teşkilatın kurulmasıyla birlikte rütbeleri belirlemek üzere de nişanlar oluşturulmuştu. Bu nişanlar ûlâ, saniye, salise ve rabia rütbelerine mahsus olmak üzere dört çeşitti ve her biri mücevherliydi. Aynı devirde çıkarılan iftihar nişanları da altın ve gümüşten yapılmış ve elmasla süslenmişti. İkinci Mahmut’tan sonra tahta geçen Sultan Abdülmecid zamanında imtiyaz nişanı ismiyle yeni bir nişan daha hazırlanmıştı. Bu nişan daha ziyade yüksek rütbeli kişilere ve gösterdikleri üstün başarılar neticesinde veriliyordu. Yüksek rütbeli kişilere verilen bu tür nişanlar sahibinin ölümü üzerine varisi olan evlasına kalıyordu. Ancak oğlu bu nişanı izinsiz takamazdı.

GÜNÜMÜZDE NİŞANLAR

Türklerde nişan geleneği Osmanlı Devleti sonrası kısa bir kesintiye uğrasa da devamlılığını sürdürüyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından 26 Kasım 1934 tarihinde kabul edilen kanunla sivil rütbe ve nişanlar kaldırıldı ve bunların kullanılması da yasaklandı. Ancak duyulan ihtiyaç sebebiyle 1983 yılında yabancılara vermek üzere “devlet”, “cumhuriyet” ve “liyakat” adlı üç yeni nişan çıkarıldı. Devlet nişanı devlet başkanlarına, cumhuriyet nişanı yabancı başbakanlar ile bakanlara, liyakat nişanı ise bilim ve sanatta Türkiye yararına çalışan yabancılar içindir.
ÇEŞİTLİ NİŞANLAR


Nişan-ı Âli İmtiyaz:
Sultan Abdülmecid’in vefatından sonra Osmanlı tahtına geçen Sultan Abdülaziz zamanında Sultan Abdülmecid’in imtiyaz nişanının yerine çıkarılmıştır. Yuvarlak bir güneş kursuna benzeyen nişanın ortasındaki altın plaka üzerinde Sultan Abdülaziz’in tuğrası vardır.
Nişan-ı Osmanî: Sultan Abdülaziz zamanında her türlü devlet hizmetinde üstün başarı göstermiş olanlara iftihar ve imtiyaz olarak çıkarılmıştır.
Şefkat Nişanı: Sultan İkinci Abdülhamid döneminde savaş zamanlarında, deprem, yangın ve su baskını gibi olaylarda devlet ve millet yararına çalışan kadınlara verilmek üzere çıkarılmış bir nişandır. Altından ve beş köşeli yıldız biçiminde yapılan nişanın ortası göbekli, üzeri ise güvez minelidir.

Yazar Hakkında

emre.ozcan@cubemedya.com'

TR Editör

Yorum Ekle