Tarih

Türkler Avrupa’ya ÖZGÜRLÜK GÖTÜRMÜŞTÜ

emre.ozcan@cubemedya.com'
Yazar: TR Editör

16. yüzyılda Avrupa’da tehdit altında olan Protestanlar, Osmanlı topraklarına sığındılar. Birçok Hristiyan da Budin’e sığınarak dinî inançlarını burada rahatça yaşayabildiler.

Yazı: Prof. Dr. Erhan Afyoncu

Osmanlılar, Protestan ve Kalvinistleri her fırsatta desteklediler. 1552’de Kanuni, Protestan Alman prenslerine gönderdiği mektupta, o tarafa bir sefere çıkacağını ancak onların Osmanlı askerî harekâtından bir zarar görmeyeceğini söylüyor ve Papa ile Şarlken’e karşı onları kışkırtıyordu. Osmanlılar, Luther ve taraftarlarıyla ilgilendikleri ölçüde olmasa da Kalvinistlerin faaliyetlerini de takip ettiler. Kalvin’in ölümünden üç yıl sonra, Türkiye’den gönderilen bir mektupta, beyaz pelerinleri ve kazakları ile Prens Condé’nin emri altında Saint-Denis’de dövüşen Kalvincilerin yiğitliği övülüyordu. Bu mektupta Osmanlı padişahı şunları söylüyordu: “Eğer bu beyazlılar benim elimde olsaydı Dünya’yı ele geçirirdim ve beni bundan kimse alıkoyamazdı”.

Avrupa’da tehdit altında olan Protestanlar, Osmanlı topraklarına sığındılar. Osmanlı hâkimiyeti altında bulunan Erdel, yani Transilvanya Kalvinist ve Unitarianların sığındığı en önemli yerdi. Birçok Protestan da Budin’e sığınarak dinî inançlarını burada rahatça yaşayabildiler. Nitekim Macar kökenli bir Protestan olan Sigmund Torda, Almanya’daki Protestanların önde gelenlerinden birisi olan Philipp Melanchton’a Aralık 1545’te yazdığı mektupta, ülkesinde Protestanlığın hızla yayıldığını, bu yüzden de Osmanlıların Macaristan’ı fethetmelerinin Allah’ın bir lütfu olduğunu söylüyordu. Alman prensliklerindeki Protestanlara, Osmanlı hâkimiyeti altındaki Macar topraklarından, burada rahat bir dinî hayat yaşadıklarına dair bunun gibi birçok mektup yazılmıştır. Macaristan’da yaşayan Emerius Zigerius’un (İmre Eszeki), Almanya’daki Protestanların önde gelenlerinden Matthias Flacius lllyricus’a gönderdiği mektup, bunların en ilginçlerinden birisidir. Zigerius’un “Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Protestanların, Hristiyan Avrupa’da hiç görülmeyen bir şekilde rahatça dinî hayatlarını yaşadıklarını” anlattığı mektubu Haziran 1550’de Flacius’un eline ulaştı, o da bu manzum mektubu bir önsöz ilave ederek yayınladı. Flacius önsözde “Bizim sözde Hristiyan hükümdarlar, Türklerin Tanrı’nın sadık kulları Hristiyanları himaye ettiklerini savunduklarını, Hristiyanlık öğretisini yaymalarına ve uygulamalarına bile izin verdiklerini duyunca utançtan yüzleri kızarsın istedim. Benim burada sözünü ettiklerim Papa veya İspanyollar değildir. Kısa bir süre önce gerçek Hristiyanlığı kabul etmelerine rağmen Katoliklerin kaba kuvvetinden korkup ya da çıkar umuduyla inkâr edenlerdir. İhanet edip Hazreti İsa’yı Almanya’dan tümüyle atmak istiyorlar. Onlar Türkleri kendilerine örnek alsınlar. Bu sözde Hristiyanlar, gerçek Hristiyanlara en korkunç Türklerden daha kötü davranmaktalar. Türkler gerçek Hristiyan öğretisine izin vermekle kalmayıp, Hristiyan olmayan Kurtlara (Katoliklere) karşı da Hristiyanlığı kılıçlarıyla savunuyorlar… Ben bu mektupla huzursuzluk yaratmayı amaçlamadım. Amacım gerçek Protestanlık öğretisine inananlara Türkiye’deki Hristiyan kilisesini örnek gösterip onlara cesaret ve umut vermek. Kendilerini Hristiyan olarak niteleyen yöneticilere de Türklerin iyi niyet ve yumuşaklığını gösterip onları belki de saldırıdan ve hışımdan vazgeçirmek.” diye yazmaktadır. Bu mektup ve benzeri diğer mektuplarda Türklerin Protestanlara, Katoliklerden daha iyi davrandığının anlatılması çok büyük bir propaganda aracı olarak kullanıldı.

Luther yazılarında ve vaazlarında Türk tehlikesini büyüterek Katolik baskısından kurtulup dikkatlerin Osmanlılara çevrilmesi siyasetini gütmüştü. Bu yüzden 1545’te Şarlken ve Ferdinand Türklerle barış antlaşması yapmak istediği zaman Luther büyük bir tepki göstermişti. Nitekim Osmanlılar’la bir senelik ateşkes yapan Habsburglar ilk iş olarak Protestanların üzerine yürümüşlerdi.

Şarlken, Türk saldırıları yüzünden Protestanlığın Alman prensliklerinde yayılmasını engelleyemedi. Ayrıca Habsburglar, Osmanlılara karşı koyabilmek için Protestan askerlerine de ihtiyaç duyuyorlardı. Protestanlar da cepheye asker göndermek için kendi dinî düşüncelerinin tanınmasını şart koştular. Osmanlıların, Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu’na her saldırısı Protestanlığın kademe kademe güçlenmesini ve sonunda da 1555’te Augsburg’da tam olarak tanınmasını sağladı.

MOSKOVA’NIN YÜKSELİŞİNDE OSMANLI PARMAĞI

Osmanlı İmparatorluğu’nun 15. yüzyılda izlediği bir siyaset ise ileride kendi başına büyük bir dert açtı. Bu dönemde küçük bir şehir devleti olan Moskova Knezliği, Altınordu’nun baskısı altındaydı. Altınordu’nun Lehistan-Litvanya ile olan ittifakına karşı Moskova, Osmanlı himayesinde bulunan Kırım Hanlığı ile iş birliği yaptı. Osmanlı İmparatorluğu Moldovya’daki konumlarının Lehistan-Litvanya tarafından tehdit edilmesi ve Altınordu’nun da Kırım’ı ele geçirmeye çalışmasından dolayı Moskova Knezliği-Kırım Hanlığı ittifakını desteklemişti. Kırım Hanı Mengli Giray’ın 1502’de vurduğu darbe ile Altınordu Devleti’nin sona ermesinden sonra, Moskova bağımsızlığını kazanarak ilk önce çevresindeki diğer Rus knezliklerini, daha sonra da Sibirya’ya kadar olan sahada ve Kafkaslardaki Türk hanlıklarını ele geçirdi. Moskova knezleri Osmanlılar ile yapılan kürk ticareti sayesinde de önemli gelirler elde etmişlerdi. Osmanlı-Rus dostluğu Üçüncü İvan’ın Volga havzasındaki Altınordu kalıntıları olan Kazan (1552) ve Astrahan’ı (1556) ele geçirmesine kadar sürdü. Osmanlı İmparatorluğu’nun dolaylı olarak yaptığı destek Büyük Rus İmparatorluğu’nun doğmasına yardımcı olan unsurlardan birisidir. Rusya, 16. yüzyılda Korkunç İvan zamanındaki askerî teşkilatlanmasında Osmanlı ordusundan etkilendi. Osmanlı ordusundaki disiplin ve liyakat sistemi örnek alındı.

MACARİSTAN POLONYA’YA TÜRK İZLERİ

Yalnızca Rusya değil Avrupa’daki birçok farklı devlette de Osmanlı ordusunun tesirleri görülür. Uzun süre savaşlarda süvari birlikleri ön plandaydı. Yeniçeriliğin kuruluşuyla birlikte savaşlarda piyadeler ön plana çıkmaya başladı. İspanyollar, Şarlken döneminde Osmanlı ordusundan ilham alarak “tercios” birliklerini kurdular. İspanyollar ile evlenen İtalyan kadınlarının çocuklarına askerde “yeniçeri” deniliyordu. Macarlar, 15. yüzyılda “Hussar” adı verilen hafif süvari birliklerini Osmanlı tımarlı sipahilerini örnek alarak kurmuşlardı. Osmanlı ordusunu en çok taklit edenlerden biri de Polonyalılardı. Polonya ordusu kullandığı kılıca kadar birçok silah ve sistemi Türk ordusundan örnek almıştı.

Avrupa’daki birçok devlette Osmanlı ordusunun tesirleri görülür. Önceleri savaşların gözdesi süvari birlikleriydi. Yeniçeriliğin kuruluşuyla birlikte savaşlarda piyadeler ön plana çıkmaya başladı.

Rusya, 16. yüzyılda Korkunç İvan zamanındaki askerî teşkilatlanmasında Osmanlı ordusundan etkilendi. Osmanlı ordusundaki disiplin ve liyakat sistemi örnek alındı.

Yazar Hakkında

emre.ozcan@cubemedya.com'

TR Editör

Yorum Ekle