Sanat

ARA GÜLER’İ ANLAMAK…

Doğum ve ölüm arasında kendine yer edinen hayat dediğimiz o “ara”yı en gerçekçi yüzüyle anlatan Ara Güler, sadece bu toprakların değil dünya fotoğrafının da önemli değerlerinden.

İki kıtaya gönül vermiş şehr-i İstanbul’un el ve göz değmemiş köşelerinin, kalbinde usulca yaşattığı insan portrelerinin ölümsüzleştiği yarım asırlık bir bellek var önümüzde. Arnavut kaldırımlı taş sokaklarda oynayan çocukların masum neşesi, Galata Köprüsü’nde olta sallayan balıkçıların soğuktan çatlamış elleri onun kadrajında
sadece bir fotoğraf olmaktan öteye geçiyor. Her ne kadar kendisine sanatçı diyenlere kızsa da kendisi bu toprakların kazandığı en değerli fotoğraf sanatçılarından biri. Evet, ihtiyar delikanlı Ara Güler’den bahsediyoruz.
YARIM ASIRLI K BELLEK
Çektiği fotoğraflarla bir dönemi anlatan, fotoğraflarıyla cümleler kuran bir insan o. Kurduğu fotoğrafik cümlelerle İstanbul’u, Türkiye’yi ve dünyayı anlatıyor bizlere. Kendisine duyulan saygıyı göstermek için ülkemizde ve dünyada pek çok etkinlik düzenlenmiş, kitaplar yazılmış, sergiler açılmış. Son olarak geçtiğimiz aylarda Fotoİstanbul kapsamında “Ara’yı Anlamak” konulu bir panel düzenlendi. Fotoğraf ustası için düzenlenen panele yüzlerce kişi ilgi gösterdi.

Mesleğe ilk adımını muhabir olarak atan Güler, fotoğrafçılık dünyasının en önemli isimlerinden Henri Cartier-Bresson ile çalışmış. Kendisini “an fotoğrafçısı” olarak tanımlayan usta fotoğrafçı, kariyeri boyunca ulaşılması güç en önemli isimlerin fotoğraflarını çekmiş: Pablo Picasso, Fransız General Charles De Gaulle, İsmet İnönü, Bertrand Russell, Winston Churchill, Salvador Dali, Alfred Hitchcock, John Berger, Indira Gandhi ve çok daha fazlası… Son zamanlarda ise Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğraflarını çekmesiyle gündeme geldi.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın Kısıklı’daki evinde konuk olan Güler, Sayın Erdoğan’ı, eşi ve torunlarıyla birlikte fotoğraflayarak bu mutlu anları ölümsüzleştirdi.

Ara Güler’in hayata bakış açısı ve ortaya koyduğu işler geçmiş ve günümüz arasındaki bir öykü gibi… Fotoğraflarındaki her bir nesneyi anılarıyla birlikte kristalize eden biri o. Hem kendi varoluşunu fotoğrafla teyit ediyor hem de kültürümüzü ve tarihimizi kendi vizöründen gördükleriyle temsil ediyor. Dört kez harbe giderek
savaş fotoğrafları çeken biri olarak yaşadığı dönemi, insani şartları, yoksulluğu, sorunları kaybolmaktan kurtarıyor. Bir de İstanbul meselesi var tabii…

ARA GÜLER ENSTİT ÜSÜ KURULMALI
Ara Güler bu toprakların sahip olduğu büyük bir değer. Ancak Ara’yı anlamanın bambaşka bir yolu olmalı. Onu sadece fotoğraflarıyla değerlendirmektense konuya farklı bir açıdan bakmak gerekir diye düşünüyorum. Fotoğraflarına onun baktığı yerden, konunun arka planından, derinliklerinden, hakikatinden merakla bakmak gerekir. İki boyutu olan bu bakış açısının bir tarafında ürettikleri ve fotoğrafik yaklaşımı yer alırken; diğer tarafında ise Ara Güler’in karşısındakiler bulunuyor. Fotoğrafın içindekiler, arkasındakiler, fotoğraf tüketicileri, fotoğraf
okuyucuları… Herkese biraz iş düşüyor burada. Ara Güler bizim varlığımız. Bu nedenle onu hakkıyla anlamamız ve tanımamız lazım. Eserlerini, bakış açısını değerlendirmek ve hakkının verilmesini üstlenmek lazım. Kendisi bu zamana kadar dünyanın en önemli fotoğraf kritiklerinden ödüller almış, nişanlarla ödüllendirilmiş. Ama o, kendisine Türkiye dışından verilen ödüllere pek değer vermediğini belirtiyor ve şöyle ekliyor: “Yaşadığım ülkenin insanlarının benim çalışmalarımı beğenmesi, bana unvanlar vermesi beni mutlu ediyor.” Bizler de birer fotoğraf ve İstanbul tutkunları olarak bir Ara Güler Enstitüsünün kurulmasını ve bu değerli ustanın fotoğrafları ve insan kimliğiyle birlikte değerlendirilmesini, anlaşılmasını ve gelecek nesillere bir rol model olmasını istiyoruz.

“O, YERELDEN EVRENSELE ULAŞAN BİR SANATÇI!”
Coşkun Aral (Gazeteci)
Benim Ara Güler’le olan tanışıklığım onun Hayat dergisinde çıkan röportajlarıyla başladı. 10’lu yaşlarda İstanbul’a
göçtüğümde ona ulaşmak için çok büyük çaba gösterdim. Çünkü benim kafamda birkaç idol vardı. Ara Güler benim için sadece bir fotoğrafçı ya da fotoğraf sanatçısı değil. Gazeteci, haberci ve bütün bu toprakların, yerelin en ince en ayrıntılı dokusunu, ulusala açıp evrensele ulaştıran bir usta… Kendisini yaklaşık 50 yıldır tanıyorum. Sürekli konuşuyoruz ve her birlikte olduğumuzda ondan yeni şeyler öğreniyorum. Ara Güler, fotoğrafçı kimliğinin yanı sıra çok da iyi bir tarihçi. Mesela, Yavuz Zırhlısı’nın söküm aşamasında o geminin parça parça ayrılma evresini saniye saniye fotoğraflamış. Yavuz’un bu topraklara gelişini, Sivastopol’ü ve Odesa’yı bombalamasında kimlerin yer aldığını, neler olup bittiğini hep onun tarihçi ve araştırmacı kimliği sayesinde öğreniyoruz. Bilinmeyeni bulmayı sever Ara Güler. Zaman zaman bugüne kadar hiç görmediğimiz, hiç duymadığımız yerlerden fotoğraflar çıkarmıştır. Onun gittiği yerlerde öncelikle coğrafya önemli. O çünkü kâinatın bir parçası olduğuna inandığı coğrafyada hem iz bırakmak hem de bırakılan izleri takip etmek istiyor. Ara Güler’in fotoğrafçılığının yanı sıra tarihçi, felsefeci ve arkeolog kimliğinin de bilinmesi lazım. Baktığınız zaman Afrodisyas’taki taşların geldiği yerleri de çekti. Yerebatan’daki Medusa’yı ilk defa çıkarıldığı yeri de belgeledi. Nemrut’ta neyin üzerinde, hangi taşın olduğunu da bize o gösterdi. Kur’an-ı Kerim’e göre Cudi, İncil’e göre Ararat denen Ağrı Dağı’ndaki Nuh’un Gemisi’nin siluetini de bize o verdi. Onun ilkleri ve tekleri çok fazla. “İnsan”ı anlamadan önce insanın kendi coğrafyasını, yakın coğrafyayı, dünyayı bilip sorgulayıcı bir özelliğinin olması, bulunduğu ölçekte insanı, yaşadığı coğrafyayı edindiği bilgilerle değerlendirmesi ve empati yapması gerekir. O bir insan, ama kökleri Anadolu’nun her toprağına tutunan, Osmanlı’dan Roma Dönemi’ne kadar uzanan her şey onda var. Ara Güler, hep var olsun ki bize bütün bildiklerini ve gördüklerini anlatsın…

“ARA GÜLER BİR EKOLDÜR”
Paul McMillen (Fotoğrafçı)
Geçtiğimiz günlerde Brüksel’de gerçekleşen  ve Türkiye’nin konuk ülke olarak yer aldığı Europalia Uluslararası Sanat Festivali’nde Ara Güler’in de fotoğraflarının olduğu Imagine Istanbul (İstanbul’u Hayal Et) sergisindeydik. Orada yaşayan Türk nüfusun yoğunluğu sebebiyle de ayrıca bir önem teşkil eden bu sergi, İstanbul’un kaybolan değerlerini ve yüzünü yansıtan eserleri içeriyor. Serginin pozitif bir şekilde algılanması ve hasretle karşılanması beni oldukça duygulandırdı. İstanbul’un hayal edilebilmesi için birkaç sanatçının eserlerini koyduk. Ama sergi, Ara Güler’in etrafında dönüyor. Eğer bir yerde İstanbul tarihi yazılıyorsa orada Ara Güler’in fotoğrafları olmadan yazılamaz. Yetmediği gibi yazsak da o cümleler bir yere kadar gider. Kendisi başlı başına bir miras, çok önemli bir bellek. Tarihî bir fikir ve miras boyutlarında olan birçok çalışma yaptı. Ancak bizler fotoğraf alanında çok fazla eleştiri yazısı yazmıyoruz. Çünkü henüz fotoğraf eleştirisi formatı oluşmadı. Bence fotoğrafların hakkında hiçbir şey yazılmaması bir çeşit ayıptır. Ara Güler üzerine yazılmış 50 küsur kitap var. Ancak eleştiri kapsamında yazılan herhangi bir şey yok. O nedenle fotoğrafla ilgili kullanılan kuramlar, ifadeler ya da içerikler yani hiçbir şey bulunamıyor. Fotoğraf sadece kendinden menkul olmuyor. Çünkü fotoğraf içindeki ve dışındakilerle bir işler bütünüdür. Tüm bu fotoğraflar
zamanla enteresan bir hâle geliyor. O nedenle eleştirel analiz yapılmalıdır. Bu yüzden asıl Ara Güler kitabı henüz
yazılmış değil. Şimdi bu kitabı kim yazacak, hangi kurum ele alacak, nasıl yazacak bilinmiyor. İşte bunları kim gerçekleştirecek, kim daha iyi yazar, nasıl ele alınacak, hangi görüşler belirtilecek? Antropoloji, sosyoloji ve
entelektüel tarihimiz de dâhil olmak üzere bununla ilgili pek çok bakış açısı var. Tüm bunların uzmanlar tarafından
yazılması lazım. Yazılmaması ise çok büyük bir ayıp. Her fotoğrafçının da ihtiyacı olan fotoğrafla ilgili eleştiri
yazıları, inceleme yazılarının olduğu bir basılı eser gerekiyor. Eğer yapılırsa da yürekten desteklerim.

Yazar Hakkında

Zeynep Yeğiner

Yorum Ekle