Sanat

Cama Üflenen Ruh

Yazar: TR Dergisi

Yaşam kadar kırılgan, ruh kadar şeffaf olan cam sanatı, ışıl ışıl zarafet dolu bir yaşama kapılarını açıyor.

Camı meydana getirebilmek için kullanılan silikon dioksit maddesi, çeşitli işlemlerden geçirilerek cam hâlini alır. Önce eritilip daha sonra nemli aletlerle şekil verilmeye başlanan cam âdeta bir lav parçası gibi çıkar fırından. Daha sonra ister süs eşyası olsun ister kullanım amacı taşısın tüm camlar döndürülerek hayat bulur ustasının elinde. Önce hamdır, sonra fırına girer kor gibi ateşte pişer ve ardından yanar… Bu yangın ancak camın bir semazen gibi kendi çevresinde dönmesiyle sönecektir. Cam döner döner ve sonra soğumaya başlar, olgunlaşmaya başlar belli bir form kazanarak tıpkı bu dünyaya ham gelmiş ruhlarımız gibi yana yana incelmeye başlar. Her ruh aynı değildir cama üflenmiş ruhların da aynı olması beklenemez. Tarihi süreci Osmanlı dönemine kadar uzanan cam sanatına dair bilgiler Surname-i Hümayun adlı minyatürlü yazma eserde geçmektedir. Üçüncü Mustafa ve Üçüncü Selim’in dönemlerinde başlayan Osmanlı’da cam sanayisini kurma girişimleri, İstanbul`da birçok semtin cam atölyeleri açısından zenginleşmesine olanak sağlamıştır. Sultan Abdülmecit zamanında ise Paşabahçe`de büyük bir atölye kurulmasıyla beraber cam sanatının merkezi halini almıştır.

 

ÇEŞM-İ BÜLBÜL

Üçüncü Selim tarafından cam teknikleri öğrenmesi için Venedik`e gönderilen Mevlevi Mehmet Dede, cam işçiliğinde yeni bir tekniği ortaya çıkarmıştır. İçine, yarısı seramik yarısı da camdan yapılan ve daha sonra renklendirilen çubuklar yerleştirilerek oluşturulan çeşm-i bülbüller, bülbülün gözündeki renk ve şekillerden ilham alınarak tasarlanmıştır. Bu sebeple çeşm-i bülbül, aslında “bülbül gözü” manasına gelir. Camın içine yerleştirilen çubuklar camın dönmesiyle beraber yavaş yavaş helazonik bir şekil alır ve nesnenin en alt noktasında birleşir. Bu birleşme burada göze benzer bir daire meydana getirir.

İLK AĞIZDAN

YILMAZ GÜZECİ, CAM SANATÇISI

“Doğanın insanlık tarihine sunduğu en incelikli armağan kuşkusuz camdır. Geçmişi çok eskilere dayanan cam sanatı, geleneksel sanatlarımız arasında hatırı sayılır bir yere sahiptir. Osmanlı döneminden itibaren maharetli ustaların elinde ateşle buluşarak pek çok motife ve desene bürünmüştür. Günümüzde gelenekle harmanlayarak pek çok sanatçı kesme, yaldız, üfleme ve kumlama teknikleriyle cama hayat verir.”

Yazar Hakkında

TR Dergisi

Yorum Ekle