Edebiyat

KURUCU BİR FİGÜR OLARAK HALİT ZİYA UŞAKLIGİL

zeynepx@cubemedya.com'

Halit Ziya, karakterlerine değer yargısı ile yaklaşmadan, neyi niçin yaptıklarını göstermeye çalışan anlatıcılarıyla, okurun terbiye edilmek yerine, okuduğu karakterin iç dünyasını anlamaya davet edildiği bir roman kurar.

19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Türk edebiyatı modern öykü ve roman türüyle hızlı bir karşılaşma yaşar. 1875-1900 yılları arasında 25 yıllık bir zaman diliminde Türkçede romanın ilk örnekleri verilir. Bu hızlı karşılaşma Tanzimat edebiyatı üzerine yapılan birçok araştırmada ele alınmış, bu yıllarda yazılan romanlar aynı yıllarda Avrupa’daki muadilleriyle kıyasıyla karşılaştırılmış ve çoğunlukla zaafları üzerinden değerlendirilmiştir. Oysa bugün baktığımızda sadece 25 yıl içinde romanın en çok okunan edebî tür hâline geldiğini ve bu kısa zamanda büyük yol kat ettiğini görüyoruz.

Yüzyılın son çeyreğinde romanın kurucu isimleri arasında Ahmet Mithat, Namık Kemal, Sami Paşazade Sezai ve
Recaizade Ekrem ve Nabizade Nazım’ı sayıyoruz. Türün yaygınlaşmasında, çok okunmasında şüphesiz Ahmet Mithat’ın rolü büyük. Sayılan diğer isimlerin her biri bugün çok fazla bilinmeseler de Türkçede romanın ortaya çıkışında mihenk taşları olarak anılmayı sürdürüyorlar. Ancak romanın edebiyatımızda bugüne uzanan, bugünü biçimlendiren bir tür hâline gelişinde ve modern romanın kuruluşunda Halit Ziya Uşaklıgil’in romancılığının özel bir yeri var. Yüzyılın son çeyreğinde yukarıda saydığım isimleri okuyarak büyümüş, onlardan hemen sonraki kuşağın temsilcisi olmuş ve onların olgunluk çağında ilk eserlerini vermeye başlamış bir isim Halit Ziya. Kendinden önceki kuşaktan önemli bir farkı hâlihazırda deneyimlenmekte olan değişimin içinde büyümüş olması. Henüz 17-18 yaşlarındayken İzmir’de gazete çıkarmaya başlayan, bu gazetede çok genç yaşta edebiyat üzerine düşünüp yazan Uşaklıgil’in, okuyarak büyüdüğü Ahmet Mithat romancılığından en büyük farkı da o sırada biçimlendirmeye başladığı realist roman anlayışı. Halit Ziya 1880’lerde realizmin romantisizme üstünlüğünü, neden realist romandan yana olduğunu uzun ve ayrıntılı örneklerle desteklediği Hikâye adlı çalışmasını yayımlıyor. Bu çalışmanın özelliği realizmin ve romantisizmin temsil edici isimlerini ve eserlerini tanıtmakla kalmayıp realist eserlerin bir kısmından yaptığı çevirilerle eserleri ayrıntılı olarak analiz etmesi. Örneğin, Flaubert’in realizmithe ni ve romancılığını Madam Bovary’den çevirdiği pasajların yakın okumalarını yaparak tartışıyor; ya da Zola için Germinal’in ayrıntılı tahliline girişiyor.

Bu anlamda roman yazmakla edebiyat üzerine, roman üzerine düşünmeyi bir arada sürdüren, romancılığını kuramsal yaklaşımıyla destekleyen bir isim Uşaklıgil. Nitekim Hikâye’yi yayımladığı yıllarda ilk romanlarını da arka arkaya tefrika etmeye başlıyor. İlk roman Sefile, bir yandan Hikâye’de tartıştığı realist roman anlayışının acemice de olsa ilk örneğini veriyor; diğer yandan kendinden önceki romancılarla ve roman anlayışıyla yine realizm çerçevesinde bir hesaplaşmayı içeriyor. Roman, Ahmet Mithat’ın Henüz On Yedi Yaşında ve Namık Kemal’in İntibah
romanlarına gönderme yaparken bu iki romanın romantik dünya görüşüyle biçimlenen didaktik, terbiyevi yapısına
karşı çıkıyor. Halit Ziya henüz bu ilk romandan itibaren okuru terbiye eden, ona yol gösteren, ahlak dersi veren yazar pozisyonunu terk ediyor. Onun karakterleri toplumsal ahlaka uymadığı için cezalandırılan karakterler değiller. Toplumsal sözleşmeye karşı çıkma pahasına kendi arzularının peşinden giden, bireysel arzu ile toplumsal sözleşmenin talepleri arasında sıkışan karakterlerdir.

Yazarın İzmir’de yazdığı ve yayımladığı ilk dört romanda (Sefile, Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şurekâsı) büyük oranda realist olmakla birlikte yer yer fikrini beyan eden müdahil anlatıcılarla romantisizmin etkisinden tamamen sıyrılamadığı görülür. Halit Ziya’nın romancılığı bu anlamda her bir romanla biraz daha gelişir. Bundan sonra yazı hayatına İstanbul’da devam eden yazar, 1896’da Servet-i Fünun dergisinde ilk büyük eseri Mai ve Siyah’ı tefrika eder. Aynı yıl yine aynı dergide Nabizade Nazım’ın Zehra ve Recaizade Ekrem’in Araba Sevdası romanları
da tefrika edilmiştir. Bu romanla Halit Ziya romantik şair karakterin hikâyesini bütünüyle karakterin bakışından,
karaktere odaklayarak anlatan bir anlatıcı kurgular. Bu anlatıcı karakterin iç dünyasının derinliklerine okurun vâkıf
olmasını sağlarken karakterin etrafında olup bitenlerle karakterin olan biteni algılayışı arasındaki farkı görmesini de
sağlar. Mai ve Siyah böylece Halit Ziya’nın anlatıcılarını geriye çektiği, ayrıntılı iç dünya çözümlemelerine yöneldiği
realist romanlarının ilk başarılı örneği olur. Aşk-ı Memnu ve Kırık Hayatlar’la zirveye ulaşacak romancılığı Halit Ziya
Uşaklıgil’i Türkçede romanın kurucu ismi hâline getirecektir. Şüphesiz sadece realist anlayışı değildir yazarı edebiyatımızda kurucu figür hâline getiren.

Aynı zamanda realizminin de belirleyeni olarak görülebilecek bir başka özelliği, bireyi, bireyin iç dünyasını anlatmasıdır. Arzu eden, kendi arzularının peşinden giden karakterleri anlatır Halit Ziya romancılığı. Modern bireyin, çağdaşları Flaubert’de, Stendhal’da, Balzac’ta görülen hikâyesini anlatırken tümüyle “buraya”, kendi yaşadığı topluma ait bir birey portresi çizer. Onun arzu eden bireyleri yüzyıl sonunda modernliği deneyimleyen Osmanlı bireyleridir. Yazar ilk eserlerinden itibaren derdinin insanı anlamak ve anlatmak olduğunu söyler. Bütün romanları ve hatta öyküleri “beşer hayatı” nın öykülendirilmesidir. Karakterlerine değer yargısı ile yaklaşmadan, neyi niçin yaptıklarını göstermeye çalışan anlatıcılarıyla, okurun terbiye edilmek yerine, okuduğu karakterin iç dünyasını
anlamaya davet edildiği bir roman kurar. Böylece Halit Ziya, edebiyatı araçsallaştıran, ideolojik bir aygıt hâline getiren anlayışların aksine özerk bir edebiyatı biçimlendirmiştir.

Halit Ziya Uşaklıgil, daha önce belirttiğim gibi, romancılığının yanı sıra edebiyat üzerine düşünüp yazmış, dersler vermiştir. Yazdığı Fransız, Yunan, Latin edebiyatı tarihleri Darülfünunda verdiği edebiyat tarihi derslerine dayanmaktadır. Yazarın bunların yanı sıra dil, edebiyat, gramer, müzik ve resim üzerine yazdığı denemeleri bulunmaktadır. Halit Ziya için edebiyat diğer sanatlarla birlikte yaşanan ve düşünülen bir deneyimdir. Bu denemeler bu ortaklığı sorgulayan, düşünen çalışmalardır. Yazar bu denemelerini topladığı Sanata Dair adlı ciltlerde ayrıca Türk ve dünya edebiyatının önemli isimlerinin kısa biyografileri ile eserlerini tanıttığı yazılarına da yer vermiştir. Bütün bu çeşitlilik Halit Ziya’yı yaşadığı yüzyılın sosyal, siyasi ve entelektüel hayatının, yani imparatorluğun son
asrının tanığı ve 19. yüzyılın modernlik deneyiminin öznesi hâline getirir.

Halit Ziya Uşaklıgil’in biçimlendirdiği özerk edebiyat deneyimi her ne kadar takip eden yüzyılın başında milliyetçiliğin yükselişi ve on yıllar süren savaşlarla sekteye uğramış olsa da, yazarın ölümünden sonra gelen kuşaklarla yeniden canlandırılır. Bu anlamda modern bireyin hikâyesini anlatan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, Yusuf Atılgan’ın, Sait Faik’in, Oğuz Atay’ın; daha doğru bir deyişle modernist edebiyatın kilometre taşlarının Halit Ziya’nın kurduğu bu özerklik yolunda yürüdüklerini söylemek yanlış olmaz.
* Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Öğretim Üyesi

Yazar Hakkında

zeynepx@cubemedya.com'

Zeynep Uysal

Yorum Ekle