Rota

Bir Zamanlar Kahire

Yazar: TR Dergisi

Uzun uzun yıllar önce Nil Nehri deltasına kurulan Mısır’ın başşehri Kahire, 1300 yılı aşkın süredir aynı yerde ve hep aynı isimle anılıyor.

Arap dünyası ve Afrika’nın bu en büyük şehri tarihi geçmişi, kurulduğu coğrafya ve üzerinde barındırdığı geçmiş medeniyetlere ait izlerle bütün dikkatleri üzerine çekiyor. Bu nevi şahsına münhasır şehrin tarihinde ufak bir seyahate çıkmaya hazır mısınız?

 

ÖNCE FUSTAT VARDI

Hz. Ömer devrinde Mısır’ı fetheden Amr b. Âs komutasındaki İslam orduları Nil deltasının güneyinde ilk İslam şehrini kurdular (643) ve şehre Fustat ismini verdiler. Mısır tarihinde yer edinebilmiş daha önceki medeniyetler de başkentlerini burada inşa etmişlerdi. Fustat’ta önce Amr b. Âs’ın ismini taşıyan bir cami inşa edildi ki bu cami Mısır ve Afrika’nın ilk camisiydi. Camiyi idare binaları ve garnizonların inşası takip etti. Kısacası burası askerlerin barınması için inşa edilmiş bir garnizon şehirdi.

 

SEÇKİNLERİN ŞEHRİ: KAHİRE

Bu ilk yerleşimin ardından bölgeye hükmeden her devlet yine Fustat’a yakın mesafelerde kendi başkentlerini kurdular ve bu şehirlerde kendi eserlerini inşa ettiler. 969 yılında Mısır’a giren Fâtımiler Fustat’a yakın bir bölgede saray ve sur inşaatı başlattılar, burada başkentlerini kurdular. Bu yeni şehrin ismi düşmanlarını kahreden, onları ezip geçen anlamına gelen “Kahire”ydi. Etrafı surlarla çevrili bu yeni şehir Kahire, ancak devlet adamları, kumandanlar, askerler ve halifenin hizmetinden bulunanların girebildiği, bunun haricindekilerin özel izinle girebildikleri bir yerdi. Ayrıca Fustat halkı şehre alınmıyordu.

 

İSLAM ÂLEMİNİN MERKEZİ

1171’de Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin Mısır’ı ele geçirmesiyle birlikte Kahire’de Eyyübi devri başladı. Kısa bir süre sonra da şehir Memlük idaresine geçti. Memlükler devrinde şehir genişleyerek büyüdü. Yeni camiler ve medreseler inşa edildi. Yine şehrin iktisadi hayatında çok önemli bir yere sahip olan Bulak limanı da Memlükler devrinde inşa edildi. Bağdat’ın Moğol istilasına maruz kalması Abbasilerin hilafet merkezini Kahire’ye taşımasına sebep oldu. Bu tarihten sonra da uzunca bir süre İslam âleminin merkezi oldu.

 

OSMANLILAR UFUKTA GÖRÜNDÜ

Osmanlı’nın Klasik Çağ’da doğudaki başlıca rakibi İran’dı ve Memlükler Osmanlı’ya karşı İran’ın yanında hareket ediyordu. İran üzerine yapılacak bir harekattan önce Memlüklere son vermek gerektiğine kanat getiren Osmanlılar, Yavuz Sultan Selim kumandasında sefere çıktılar. Memlük Sultanı Tomanbay’a gönderilen Osmanlı elçileri, teslim olduğu takdirde kendisinin Osmanlı sultanına bağlı Mısır naibi olacağını bildiriyorlardı. Mektup bittiğinde Tomanbay elçilerin öldürülmesini emretti. Bu kez elçiye zeval olmuş, kılıç kınından çıkmıştı.

İki ordu Kahire önlerinde Ridaniye isimli meydanda karşı karşıya geldi. Memlük ordusunun hızlı hareket eden ve başarılı bir şekilde taktik değiştirebilen Osmanlı ordusu karşısında pek de şansı yoktu. Osmanlı ordusu savaştan bir gün sonra şehre girdi (23 Ocak 1517). Mücadele yaklaşık üç gün kadar şehir içinde de devam etti. Neticede şehir artık Osmanlara aitti. Şehirle birlikte hilafet de Osmanlılara geçti ve Sultan Selim hanedanın ilk halifesi, harameynin de hizmetkârı oldu.

Özellikle 19. asrın sonları ve 20. asrın başlarında, Kahire’nin Osmanlı devri hakkında bazı araştırmacılar tarafından kaleme alınan eserlerde taraflı, olumsuz intibalar yer alıyordu. İddialara göre Kahire bütün Orta Doğu’yu kaplayan bir sultanlığın merkezi iken Osmanlı sonrası devirde bir eyaletin merkezi konuma düşürülmüş, kaynakları küçülmüş, gelirleri azalmıştı. Ancak son zamanlarda Osmanlı arşivlerinin sağladığı belgeler üzerinden yapılan yeni çalışmalar gösteriyor ki Osmanlılar ülkenin gelir kaynaklarının cüzî bir bölümünü almış, ülkeden toplanan verginin büyük bir bölümü yine Kahire için kullanılmıştı. Hatta Osmanlılar şehrin mevcut mimari dokusuna müdahale etmemek adına Kahire’de Osmanlı mimarisi yerine yerel mimariye uygun eserler inşa etmişti.

 

ÖNCE NAPOLYON SONRA KAVALALI DEVRİ

Mısır’ın bereketli toprakları Napolyon Bonapart’ın dikkatini bu yöne çekti ve 1798’de hâlâ Osmanlı toprağı olan Mısır, Fransızlar tarafından işgal edildi. Ancak bu durum İngilizlerin hiç işine gelmiyordu. İngilizlerin baskıları üzerine Fransızlar istemeye istemeye Mısır’dan çekildi. Ortaya çıkan boşluktan istifa eden Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Mısır’da idareyi ele geçirdi ve yaklaşık 150 yıl sürecek kendi hanedanını kurdu. Kavalalı idaresi sırasında Mısır bir dizi yeniliklere sahne oldu ve Kahire şehri bu yeniliklerin başlıca merkezlerinden biriydi.

 

NİL’İN VE TİCARETİN BESLEDİĞİ BEREKETLİ TOPRAKLAR

Kahire’nin gelir kaynaklarının başında tarım ve ticaret geliyordu. Mısır’ın başlıca hayat kaynağı olan Nil Nehri geçtiği toprakları bereketli hâle getiriyor, Nil civarındaki arazilerde pek çok meyve ve sebze yetiştiriliyordu. Başta Mısır olmak üzere Kahire, Nil deltasında bulunmanın bereketini her devirde yaşayacaktı. Daha henüz Hz. Ömer’in halifeliği devrinde, Nil Nehri’ni Kızıldeniz’e bağlamak için Hz. Ömer’in emriyle ufak bir kanal açılmıştı. Bu kanal üzerinde işleyen ufak gemiler vasıtasıyla Nil deltasında yetişen tarım ürünleri Hicaz Bölgesi’ne taşınmaya başlamıştı.

Akdeniz’e açılan İskenderiye limanı ile Kızıl Deniz arasında bulunan Kahire, ticaret yollarının değişmediği ve Süveyş Kanalı’nın henüz açılmadığı devirlerde ticaretin mühim noktalarından biriydi. Öncelikle kârlı baharat ticaretinden yüklü miktarda kazanç etti. Kahire şehrinin bu ticaretten aldığı pay ticaret yollarının değişmesiyle gerilese de 18. asra kadar sürdü. Ancak 17. asırda ortaya çıkan Yemen kahvesinin ticaretinden Kahire yine yüklü miktarda kâr elde etmişti. Hatta sadece bu işin ticareti için “vikâle” olarak isimlendirilen 62 kervansaray bulunuyordu. Yine sadece kahve ticareti yapan 500’e yakın büyük ölçekli tüccar bulunuyordu.

Yazar Hakkında

TR Dergisi

Yorum Ekle