Rota

Barışın Yürüyüşü Marş Mira’nın Anlattığı

Yazar: TR Dergisi

Geçtiğimiz günlerde Bosna-Hersek’te Marş Mira adı altında yapılan ve her yıl uluslararası katılımla daha da büyüyen Barış Yürüyüşü, hayatlarını bu yolda kaybedenler için tekrarlanıyor.

Aliya İzzetbegoviç’in sözleri Marş Mira ruhunu güçlü bir şekilde anlatmayı başarıyor: “Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız…” İnsanlığa barış ve kardeşlik mesajları vermeyi amaçlayan yürüyüşün yapılmasına neden olan olayları kısaca bir hatırlayalım dilerseniz. Birleşmiş Milletler, Bosna Savaşı esnasında Srebranitza dâhil olmak üzere altı yeri güvenli bölge ilan etmişti. Uluslararası güvence ile koruma altına alınan Srebranitza, hiçbir gerekçe gösterilmeksizin 11 Temmuz 1995 tarihinde savunmasız bırakıldı. Bu durumda şehirde kalamayacaklarını anlayan yaklaşık 15 bin Boşnak, dağlara ve ormanlık alana yönelip güvenli bölgelere doğru kaçmak istediler. Çok zor olan coğrafi şartlarda ve yoğun saldırı altında gece gündüz yürüyerek kurtarılmış bölge olan Tuzla’ya ulaşmaya çalışan gruptan ancak 5 bin kişi bunu başarabilecekti. Uzun yıllar “Ölüm Yürüyüşü” olarak adlandırılan, sonrasında Marş Mira (Barış Yürüyüşü) adı altında her yıl uluslararası katılımla daha da büyüyen yürüyüş, her yıl yaz aylarında hayatlarını bu yolda kaybedenler için tekrarlanıyor.

SARAYBOSNA’DAN ÇIKTIK YOLA

Bu anlamlı organizasyona katılmak serbest… Gerek münferit olarak gerekse dernekler ya da kurumlar vasıtası ile katılım sağlayabiliyorsunuz. Ben bu sene Marş Mira Türkiye Grubu içindeki dostlarım ile birlikte hareket ettim. Yürüyüşten bir hafta öncesinde Saraybosna’ya doğru yola çıktık. Eski Yugoslavya zamanında kültür ve sanatın iç içe bulunduğu Saraybosna, aslında üç büyük imparatorluğa ev sahipliği yapmış bir Avrupa kenti. 15. yüzyıldan itibaren yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı yönetiminde kalan bu tarihî şehir, Türkler için bugün de ecdat yadigârı sayılıyor. Başta Başçarşı olmak üzere birçok Osmanlı eseri kente kültürel bir zenginlik kazandırıyor. Saraybosna’da görülmeye ve idrak edilmeye değer başka yerler de var: Örneğin, Bosna Savaşı hakkında bilgi alabileceğiniz müzeler, savaşın izlerini hâlâ taşıyan binalar ve yollar… Burası, havalimanı çevresinde evlerin altına kazılmış olan tünelleri görebileceğiniz, yaşanılan tarihî olayları bütün sıcaklığı ile yaşayabileceğiz bir nokta.

YÜRÜYÜŞ BAŞLIYOR

Artık yavaş yavaş yürüyüşe hazırlanıyoruz. Ama önce Türkiye’den gelen öncü ekiple beraber burada yol boyunca geçeceğimiz dağ köyleri ve kasabalarında bizleri karşılayacak olan çocuklar için şekerleme paketleri hazırlıyoruz. Yola çıkmadan önce Türkiye’de yaptırdığımız bayraklarımız, bizimle beraber yürüyen ya da bizlere evlerini karşılıksız olarak açan güzel insanlara verilmek üzere ayrılıyor. Türk bayrağının yüce anlamını o topraklarda bir kez daha anlıyor insan… En az bizler kadar bu bayrağı seven ve ona değer veren insanların coğrafyası, Bosna-Hersek. Yürüyüşün bir gün öncesinde otobüsler ile Tuzla bölgesinde yer alan Nezuk’taki kamp alanına doğru yola çıkıyoruz. Akşam vakitlerinde bizler gibi dünyanın farklı bölgesinden gelen yürüyüşçüler ile buluşup çadırlarımızı kuruyoruz. Burada hava oldukça sıcak ve nemli… Tam çadırlara yerleştik derken kopan fırtına ve saatlerce yağan yağmur, aslında yürüyüşün o kadarda kolay geçmeyeceğinin işareti oluyor bizlere…

ORMANLARI AŞARKEN…

Toplam üç gün süren, âdeta insanüstü bir yolculuk bu… Bir diğer ifade ile bizler gibi sıradan insanların doğaya ve kendi vücutlarına karşı verdikleri bir direniş. Geçilen ormanların, aşılan nehirlerin ve çamurla, tozla kaplı yolların insan vücudunda yarattığı tahribat ne kadar ciddi ise savaş günlerinde buradan geçen insanlarla ilgili anlatılanları dinleyip düşünürken de ruhunuzun ne kadar yorulduğunun açık bir göstergesi Marş Mira… Köy ya da kasaba yollarında Türkiye’den gelen güzel yürekler, karşılarında büyük yürekli insanları buluyor. Evlerinin bahçelerinde çay kahve dağıtan, yemek veren, acısını içine gömüp yürüyenin yanında olmak isteyen yüzlerce insan çıkıyor karşımıza. Kamp alanlarının yakınlarında evlerini açan; yemeğini, suyunu, hatta yataklarını paylaşan insanların coğrafyası burası… Savaş yıllarında çekilen çilelerin, dertlerin yanında burada şişmiş ayakların, yorulan bedenlerin bir önemi yok. Nezuk kamp bölgesinde başlayan yolculuk, Potoçari’de mezarlık alanında bitiyor. 11 Temmuz günü, her yıl yeni selamların ve vedaların günü oluyor. Üç günlük bu zorlu yürüyüş, mezarlık alanının yanındaki orman yolundan gelinerek tamamlanıyor.

BARIŞ ROTASI

Yol boyunca bizlerle yemeklerini paylaşan, evlerini açan anneler ve teyzeler, bu sefer yürüyüşçüleri karşılamak üzere mezarlık kapısında hem de boğucu sıcakta bekliyorlar. Anlatılması imkânsız olayların geçtiği pil fabrikasında, bu sene 71 cenaze daha defin için bekliyor. Binlerce insan müthiş bir sessizlik içinde dualarını ediyor ve ağlıyor. Dünyanın her tarafından bu anı yaşamaya gelen binlerce insan, orda yaşayan Boşnaklar ile buluşuyor. Herkesin tek istediği barış içinde yaşamak. Bosna-Hersek, dağları, ormanları, nehirleri ve yüzlerce yıllık kültürel geçmişi ile cennet bir ülke. Yakın geçmişte Avrupa’nın ortasında yaşanan bu insanlık dramına insan ne kayıtsız kalabiliyor ne de unutabiliyor. Kardeşler, anneler, babalar kazanıyorsunuz bu yürüyüşte. Dünyanın neresinden olursanız olun, size gülümseyen, sizi bağrına basan insanlar ile karşılaşıyorsunuz. Umudunuzu kaybettiğiniz anda hiç tanımadığınız birisinin yanınızda olduğunu görüp gücünüzü topluyorsunuz. Acıların yaşandığı topraklarda, gerçekten barışı isteyen, huzuru arayan insanlardan oluveriyorsunuz. Özetle Marş Mira, barışın yürüyüşü… Marş Mira, her şeyden öte insanın kendini bulduğu, dinlediği, insanlığı ve barışı ne kadar özlediğinin farkına vardığı bir hicret bana göre. Defalarca yapmak istediğim, her seferinde insanlık adına yeni bir şeyler öğreneceğim öğretinin yolu. O zaman seneye görüşmek üzere…

Yazar Hakkında

TR Dergisi

Yorum Ekle