Gündem

Film, Festival ve Antalya

ANTALYA, Türkiye’nin en sıcak şehirlerinden biri. Doğal güzellikleriyle de dikkati çeken şehir, aslında turizm cenneti olarak biliniyorsa da kültürün de merkezi olmaya çalışıyor. Tatilcilerin ülkelerine döndüğü, Türkiye’de de gündönümünün başlayıp sonbahara evrildiği bu günlerde Antalya, aşağı yukarı 50 yıldan beri devam eden bir festivale ev sahipliği yapıyor.
Türkiye’nin ödüllü yönetmenlerinden Nuri Bilge Ceylan, “Her yeni film hayatımı nasıl idare edeceğimi öğretiyor” diyordu. Film veya sinema insana hayatının gizemli yönlerini ortaya çıkarmasına vesile oluyor elbette. Türk sineması bir asrı devirerek daha kaliteli ve modern, insana temas eden, onu merkeze alan konulara eğilerek yenice filmlere imza atıyor. İşte, 55 seneden beri düzenlenen Uluslararası Antalya Film Festivali de hem Türk hem de dünya sinemasına hizmet eden sanatçı, yönetmen ve yapımcılarını teşvik etmek amacıyla düzenleniyor.

Bu sene, 55.’si düzenlenen festival, yine sinema sanatçılarının Antalya caddelerinde sinemaseverleri kortej eşliğinde selamlamasıyla başladı ve 29 Eylül 2018 Antalya akşamında muhteşem bir gala gecesiyle açılmış oldu. Açılış töreninde konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Türkiye’nin markası Antalya Film Festivalinin bu yıl da zengin içeriğiyle Türk sinemasına, Türkiye’nin kültür ve sanatına büyük katkı sağlayacağını” söyledi. Asıl dikkat çeken ise Mehmet Nuri Ersoy’un şu cümleleriydi:

“Türk sineması son zamanlarda baş döndürücü gelişmeler göstermiş, film üretiminde ve seyirci sayılarında büyük artışlar yaşanmıştır. 2002 yılında 9 olan yerli film sayısı, geçen sene 148’e ulaşmıştır. İlk yıllarda 2 milyon seyirci varken, şimdi 40 milyon seyircisi var. Ülkemiz yüzde 56’lık yerli film izlenme oranında Avrupa’da ilk sırada, diğer taraftan filmlerimizin dünyanın en önemli festivallerinden ödüllerle dönmesi de Türk sinemasının dünyada tanındığının açık göstergesi”.

Türk sineması bugün kırk milyon seyirciye hitap eden önemli bir kültürel sektör durumuna yükseldi. Bu hiç kuşkusuz Türkiye’nin modern dünya ile entegrasyonu ve kendi dinamiklerini hareket geçirmesiyle de alakalı bir durum.
Festivalin organizatörlüğünü üstlenen Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, Antalya’yı sinema endüstrisinin merkezi yapmak istediklerini söyleyerek “sanatta yerellik ve evrensel olma tartışmasının çok uzun seneler önce yapıldığını, günümüzde evrensel olmayan bir sanatın yaşama imkânı bulamayacağını” ifade etmişti. Ayrıca Türel, Antalya Film Festivalinin evrensel mahiyette olduğunu ancak kurumsallaşması amacıyla Türkiye Sinema Endüstrisi Ödülleri ile festivalin güçlendirileceğini de söylemiş oldu.

İki Oscarlı İranlı Yönetmen Asghar Farhadi, Fransız Aktör Vincent Cassel, Macar Yönetmen Bela Tarr ve Polonyalı Yönetmen Pawel Pawlikowski gibi usta isimlerin katıldığı açılış töreni anlamlı bir mottoyla başladı: “Bu yıl kaybettiklerimiz anısına!”

İranlı usta yönetmen Asger Ferhadi’nin senaristliğini de üstlenerek çektiği psikolojik gerilim filmi olan Herkes Biliyor ile başlayan Uluslararası Antalya Film Festivali, 5 Ekim 2018’e kadar çok farklı üslupta vizyona girmiş filmleri değerlendirmiş oldu. Yerli ve yabancı filmlerin yarıştığı festivalde Torino Atı, Sessizliğin Kardeşleri, Hamam, İstanbul Kırmızısı, Soğuk Savaş, 15 Temmuz’un Objektifleri, Adem’in Eli, Karanlık Armoniler, 3 Yüz, Borç, Cebimdeki Yabancı, Göç Mevsimi, Çınar, Kar Korsanları, İçimdeki Hazine, Her Şey Çok Güzel Olacak, Av Mevsimi, On İki Yıllık Gece, Kurtuluş Son Durak, Pek Yakında, Arif V216, Don Kişot’u Öldüren Adam filmlerinin gösterimiyle son bulmuştu.

Aslında festivale bu yıl ünlü komedyen ve senarist Cem Yılmaz merkezi nokta olmuş, hem filmleri hem de retrospektifiyle dikkat çekmişti. Yaklaşık yirmi yıllık sinema geçmişini de gözler önüne seren bu maceranın festivalde anlatılması da sanatçı için hiç kuşkusuz sürpriz oldu.

Türk sinemasına katkıda bulunan sanatçıların yanında dünya sinemasına yani kültürüne de hizmetleri olan Ferzan Özpetek’e Yaşam Boyu Başarı Ödülü, Fransız Aktör Vincent Cassel, Macar Yönetmen Bela Tarr ile Yönetmen ve Yapımcı Ömer Vargı’ya da Onur Ödülü takdim edildi. 21 yıl önce “Hamam” filmiyle ‘En İyi Film’ ve ‘En İyi Yönetmen’ dalında Altın Portakal aldığını söyleyen Özpetek, bir söyleşisinde başından geçenleri şöyle anlatmaktadır:

“Antalya’ya yıllar önce 7-8 yaşındayken annem ve kardeşlerimle birlikte festivale gelmiştim. Konyaaltı sahilinde yürümüştük. Sahil şimdi çok bakımlı gayet de güzel olmuş ancak benim hatıramda sahilin o zamanki berduş hali var ve o bambaşka bir şey.

Antalya’ya bir daha 1997 yılında Hamam filmiyle geliyorum. Çok yeniyim daha, Türk sinemasından kimseyi tanımıyorum. Bir otelde kalıyoruz. İnsanlar ‘bir yönetmen var, filmi gösterilirken sinemanın yarısı çıkmış filmden, aileler rezil film demişler’ gibi sürekli olarak bana laf atıyor. Ben de kendi kendime diyorum ki; ‘ben buradan bir şey alamayacağım herhalde’, gitmeyi düşünüyorum. Niye buradayım? diyorum. Zeki Demirkubuz’un, Nuri Bilge’nin filmleri var. Onları da tanımıyorum. Bir de Nuri Bilge’nin afişini görüyorum, hoşuma gidiyor. Betül Mardin vardır, yıllardır benim çok yakın dostlarımdan biri, telefon açtım. “Betül hanım ben İstanbul’a döneceğim dedim. “Niye?” dedi.” Böyle bir duygu var üzerimde dedim. O da bana ‘senin üzerinde böyle bir duygu varsa orada kal’ dedi. Ardından bir telefon geldi. ‘Alo’ dedim. ‘Gözün aydın olsun’ dedi kapattı. Sonradan sesinden tanıdım, Engin Cezar’mış. Antalya’nın tarihinde o zamana kadar çok az olan bir şeydi; en iyi yönetmen, en iyi film, en müzik ödüllerini aldım. O yüzden Antalya’nın benim üzerimdeki etkisi derken; şehrin etkisi hariç bir de Antalya’nın çok büyük bir değeri var. İlk defa böyle bir platforma çıktım ve orada ödüller kazandım.

Antalya, şehri dolaştığınız zaman ilk bakışta hoşunuza gitmeyen bir şehir, ama sonra yavaş yavaş içine giriyorsunuz, insanlarını tanıyorsunuz bayağı değişiyor. Biliyorsunuz, şehri yapan insanlar. Avrupa’nın çok güzel şehirleri vardır. Her şey harikadır. İnsanları soğuktur şehirden zevk almazsınız, şehirle ilişki kuramazsınız. O nedenle Antalya’nın insanları hoş. Kaldığım zaman hep çok az oldu. Üç-dört gün. Belki daha uzun zaman kalırsam rengini o zaman size söyleyebilirim”.

Yaklaşık bir hafta boyunca devam eden festivalin kapanış programında çeşitli dallarda yarışan filmler ve sinemaya hizmet eden sanatçılar ödüllendirildi. Buna göre,

En iyi film: Üç Yüz, Yönetmen: Jafar Panahi,
En iyi yönetmen: Kore-eda Hirokazu, Bir Aile İşi
En iyi kadın oyuncu: Samal Yeslyamova (Ayka)
En iyi erkek oyuncu: Zain Al Rafeea, Kafernahum
Jüri Özel Ödülü: Kailash
Behlül Dal Ödülü: Çınar
Dr Avni Tolunay İzleyici Ödülü: Göç Mevsimi
Genç Jüri Ödülü: Kafernahum

ödüllerine layık görüldüler. Ayrıca senaryo yazarı, yönetmen ve oyuncu Cem Yılmaz’a da “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” takdim edildi. Bu arada Festivalin uluslararası Onur Ödülü de ABD’li aktör Eric Roberts’a verildi.

Yazar Hakkında

Nazım Turnagil

Yorum Ekle