Gündem

BEŞ BİN YILLIK HİKÂYEYİ BİR MÜZEDE OKUMAK

selcuk.karakilic1@yee.org.tr'

GEÇEN YIL AÇILAN TROYA MÜZESİ BİZİ DESTANLARIN ARASINDAN BEŞ BİN YILLIK BİR HİKÂYEYE GÖTÜRÜYOR. BİR AŞK HİKÂYESİYLE BAŞLAYAN VE İKİ KRALLIK ARASINDA ON YIL SÜREN SAVAŞIN ARDINDAN YAKILIP YIKILAN TROYA KENTİ BUGÜNE KADAR SİNEMADAN, MÜZİĞE RESİMDEN ŞİİRE SANATIN PEK ÇOK DALINA İLHAM VERDİ. TARİHÇİLERİN, GEZGİNLERİN, SANATÇILARIN UĞRAK YERİ BU ANTİK KENTİ KEŞFETMEYE HAZIR MISINIZ?

Hikâye bir güzellik yarışmasıyla başlar. Üç kadın arasında en güzeli seçilecektir ve Troya kralı Priamos’un oğlu Paris oyunu Afrodit’ten yana kullanır. Bu seçim aslında on yıl sürecek bir savaşın başlangıcı sayılır. Ama orduları Grek yurdundan Batı Anadolu’ya doğru yola çıkaran asıl olay Troyalı Paris’e Sparta kralının karısı Helena’nın âşık olup Troya’ya kaçmasıdır. Karısının Paris’e kaçmasına içerleyen kral Helena’yı geri almakta ve Troya’yı yıkmakta kararlıdır. Ancak sanıldığı gibi kolay olmaz. Yıllarca süren savaşta iki tarafında çok önemli askerleri teker teker öldürülür. On yıl boyunca savaşı bir Akhalar (Grek yurdunun kralları) kazanır bir kaybeder. Troya kentini bir türlü ele geçiremezler. Bunun üzerine bir oyun kurulur.

Savaşmaktan vazgeçip geri dönüyormuş gibi yapan Akhalar gemilerinde saklanırlar. Yaptıkları dev bir tahta atın içine ise askerlerini yerleştirip Troya kentinin önüne bırakırlar. Troyalılar bu atı tanrıların bir hediyesi sanıp içeri alırlar ve kutlamalar yapılır. Gece ise herkes uykudayken atın içinden askerler inerek Troya kentinin kapılarını dışarıdaki orduya açar ve kent bir gecede yok edilir. Arkalarında yakılıp yıkılmış bir kent bırakarak geri dönüş başlar. Ancak Grek ordusunun dönüşü kolay olmaz. Yıllarca süren bu deniz yolculuğunda oradan oraya sürüklenen kahramanların birçoğu hayatını kaybeder…

Yüzlerce yıldır sanatın her dalına ilham veren bu hikâyenin en bilineni ve ayrıntılısı Avrupa edebiyatının da temelini oluşturan Homeros’un İlyada ve Odyssia destanlarında geçer. Bu anlatılan hikâyeden yola çıkarak Troya kentini bulmak için günümüze kadar pek çok sanat tarihçi, arkeolog ve tarih uzmanı çalışma yürütmüştür. Yapılan araştırmalar, Yunan Akhalar ile Batı Anadolu’da yaşayan Troyalılar arasındaki bu savaşı doğrular. Üzerine pek çok destanın yazıldığı bu savaşın on yıl sürdüğünü belirten bazı araştırmacılar sözlü olarak nesilden nesile anlatılan bu hikâyenin sonraki yıllarda kaleme alındığını, Homeros adında birininse hiç yaşamadığını iddia ederler. Ancak baskın görüş Homeros’un günümüzden yaklaşık 2 bin 700 (ya da 2 bin 800 yıl) önce bu destanı kaleme aldığı yönündedir. Ama Troya kentinin var olduğu ve savaşlarla yakılıp yıkıldığı görüşünde arkeologlar da tarihçiler de hemfikirdedirler.

Troya Nerede? Peki destanlara ilham veren Troya kenti neredeydi?

Bu soruya cevap arayan tarihçiler ve yapılan arkeolojik kazılar bizi Ege kıyısının yakınlarında Çanakkale Boğazı’nın güney girişine yaklaşık 5 kilometrelik uzaklıkta bulunan Hisarlık adlı bir tepeciğe götürüyor.

Troya kazılarında 30 yıl boyu çalışan ve bugün de kazı başkanlığını yürüten akademisyen Rüstem Aslan’ın bilgilerinden yola çıkarsak şunları söyleyebiliriz: M.Ö. 3000 yıllarında kurulan Troya, devasa surlara sahip iç kalesiyle güçlü bir şehirdir. Yapılan kazılar da Troya’nın defalarca yıkılıp inşa edildiğini gözler önüne seriyor. Savaşlar ve büyük depremler gören Troya’nın inişli ve çıkışlı öyküsü Roma İmparatorluğu’na kadar uzanıyor.

Homeros’un destanlarına dönersek Helena ve Paris’in kaçışıyla başlayan ve on yıl süren savaş sonucunda Troya’nın düşüş tarihi M.Ö. 1300 yıllarına rastlıyor. Savaşın unutulmaz sahneleri hepinizin hatırlayacağı 2004 yılında çekilen Troy (Truva) filminde seyirciyle buluşmuştu. Başrolünü Brad Pitt’in oynadığı bu filmle 2008 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan Troya yeniden gündeme gelerek epeyce konuşulmuştu.

Yeni Bir Başlangıç: TROYA MÜZESİ

Bugün o filmde kullanılan savaş aletleri, kostümler ve mekânların daha gerçeği ve ayrıntılısı geçen yıl bölgede açılan Troya Müzesi’nde görücüye çıktı. Müzede yer alan eserlerin hikâyesi 1865 yılında bölgede yapılan ilk kazılara kadar uzanıyor. Yıllar boyu devam eden bu kazılarda Troya şehrinin mimarisi ve hazinesi gün gün ortaya çıkarıldı. Yaklaşık 4 bin yıldan da eski olan Troya’da halkın büyük bir refah içinde yaşadığı yapılan kazılardan anlaşılıyor. Bu kazılardan çıkarılanlar arasında altın, gümüş, bronz kaplar ve birçok silah bulunuyor. Kazılar sırasında bulunan ve M.Ö. 670’lere ait olduğu düşünülen bir vazonun üzerinde yer alan savaş sahneleri ve Troya atı ise oldukça dikkat çekici.

Müzede yer alan önemli eserlerden biri günümüzde Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde özenle saklanan ve 13. yüzyılda istinsah edildiği tahmin edilen İlyada Destanı’nın kopyasıdır. Destanın en eski kopyası Fatih’in İstanbul’u fethinden sonra Venedik’e götürülen ve 10. yüzyıla ait olanıdır. Diğeren eski ve en iyi korunmuş kopyası ise Topkapı Sarayı’ndadır. Rivayete göre 1462 yılında Fatih Sultan Mehmed Troya’yı ziyaret eder ve şöyle der: “İstanbul’u fethederek Troyalıların öcünü aldım.” Bu sözün söylenip söylenmediği bilinmese de Fatih Sultan Mehmed’in kütüphanesinde yer alan Homeros’un destanını okuduğu tahmin ediliyor.

Troya kentine pek çok Batılı seyyahın da yolunun düştüğü bir gerçek. 11. yüzyıldan itibaren bu kent seyyahların anılarında yer aldı. Ancak kentin asıl hikâyesi burada yapılan kazılarla birlikte değişmeye başladı. Alman Heinrich Schliemann 1871’de başlattığı kazılar sırasında Priamos Hazinesi’ni buldu ve bu hazine dünyada büyük yankı uyandırdı. Ancak Schliemann hazineyi yurt dışına kaçırdı. Kazılar daha sonra sırasıyla Amerikalı arkeolog Carl W. Blegen ve Tübingen Üniversitesi’nden Manfred Osman Korfmannile devam etti. 2013’ten beri ise kazı başkanlığını Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden bir ekiple Rüstem Aslan sürdürüyor. 1996 yılından bu yana milli park olan Troya Antik Kenti ve çevresi 1998 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alındı.

Geçen yıl ise Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2018 Troya Yılı ilan edildi ve 2013’te yapımına başlanan Troya Müzesi açıldı. Bugün bu müzede dünyada ve ülkemizde Troya kentine ait kazılardan çıkarılan eserler sergileniyor. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde işçi hazinesi olarak bilinen altınlar ve Troya’dan çıkarılan birçok eser envantere kaydedilmiş. Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından kaçırılan eserler arasında yer alan ve 2012 yılında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ABD’den getirilip Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde emanet duran altın eserleri de artık müzede. Şimdi sıra Rusya’da Puşkin Müzesi’nde sergilenen hazinelerin getirilmesinde…

Alman arkeolog Heinrich Schliemann’ın üçüncü dönem kazısı sırasında 8 bin 831 eseri yurt dışına kaçırdığı bilgisini de burada paylaşmak isteriz. Eserler önce Yunanistan’a sonra da Almanya’ya götürülüyor. Birçok ülke ile pazarlığa giren arkeolog, satamayınca Berlin Müzesi’ne hibe ediyor. II. Dünya Savaşı’nda kaybolan eserler daha sonra Rusya’da ortaya çıkıyor. Meğer savaş ganimeti olarak Rusya’ya götürülmüş. Bugüne kadar çeşitli şekillerde yurt dışına kaçırılan tarihî eserlerimizin diplomatik yollarla ülkemize geri dönmesini sağladık. Şimdi sıra Troya hazinesinde

2020 Avrupa Konseyi Müze Ödülü

Gerçekten de açıldıktan çok kısa sürede dikkat çeken Troya Müzesi artık bu eserlerin sergilenmesi için en iyi adres. Zaten geçen aylarda da haber ajanslarından Çanakkale’de 5 bin yıllık Troya Antik Kenti girişinde bulunan ve geçen yıl açılışı yapılan Troya Müzesi’nin 2020 Avrupa Konseyi Müze Ödülü (EMYA) için finale kaldığını öğrendik. Bu haber hepimizi heyecanlandırdı, içimizde yeşeren büyük bir umutla, “O ödül bizim olacaktır” dedik.

Müze, Kültür ve Turizm Bakanlığının düzenlediği mimari yarışması sonucu birincilik ödülü alan Ömer Selçuk Baz’ın imzasını taşıyor. Müze, hem mimari hem de içinde sergilenen eserleriyle en iddialı dünya müzeleri arasında. 3 bin metrekarelik sergi salonu, 11 bin metrekarelik kapalı alanıyla oldukça görkemli bir yapı. Yaklaşık 2 bin eserin sergilendiği müzede modern depolama ve laboratuvarlar var. Zemin katında yer alan eserler Çanakkale’de antik çağda kurulan Traos kentlerine ait. Birinci katta Troya’nın katmanlarını, ikinci katta antik dünya, üçüncü katta ise Troya kazı tarihi anlatılıyor.

Troya’dan çıkarılan buluntular ve interaktif sergileme salonlarında devam eden sergiler müzenin seyir terasında sona eriyor. Ziyaretçiler terastan Homeros’un destanlarının geçtiği coğrafyayı, bilgilendirme panolarıyla inceleyebiliyor. Müzeyle birlikte bölgedeki Tevfikiye Arkeoköy, Troya Tarihi Milli Parkı, Troas Kültür Rotası bölgede hem turizm hem de kültürel zenginlik olarak farklı bir çehre kazandırdı. Çizilen tarihi rota yerli ve yabancı turistler tarafından büyük ilgi gördü ve görmeye de devam ediyor.

Belki de bundan 2 bin 800 yıl önce yazıya geçirilen ve Avrupa edebiyatının temel taşı sayılan Homeros destanlarında Troya anlatılmasaydı, bölgenin tarihi kimliği kuşaktan kuşağa bu kadar etkin bir dille aktarılmış olmayacaktı. Kim bilir?

Yazar Hakkında

selcuk.karakilic1@yee.org.tr'

Ayşe Olgun

Yorum Ekle